From Rome With Love / DAY 5-6-7
16:53Böyle bir film adı vardı bilmem hiç duydunuz mu. O filmi hiç bir zaman izleyemedim ama en azından Roma'yı gördum. Bence filmin de yerini tutar ne dersiniz?
Merhabayin!
Size en son seslendiğimde (canım halkım) Atina'dan Bari'ye gitmeye çalışıyorduk ve yoldaydık. Şu ansaaa çook uzaklarda İstanbuldan yazıyorum. Aslında oralardayken taze taze herşeyi yazmak istiyordum fakat heyecandan ve yorgunluktan bir sure sonra telefonda yazı yazmak çok zor ve istediğim kadar guzel olmadı. O yuzden ben de buraya sakladım.
Gemi yolculuğumuz bittiğinde Bari'de İtalya'ya adamakıllı olarak ayakbasmış olduk. Yolculuğuz çok guzeldi çunku bol bol herkese yetecek kadar uyuyabildik. Normalde planımız en kısa surede Roma trenine binebilmekti ama bunun için en az 2 saat beklememiz gerekiyordu. Biz de bu sureyi Bari'yi gezerek değerlendirmeye karar verdik.
Bari bir liman şehri. Hatta gemiden indikten sonra bir 20 dakika mesafede yuzulebilinecek plajlar da varmış. Limana yakın bir oldtown kısmı var bir de. Bari şimdi dusununce bir de çok sıcak ve suyun çok pahalı olduğu bir yerdi.
Biz ilk indik oldtown falan bilmiyoruz tabi çıktık gardan dumduuz aşağı yuruduk bir de baktık böyle filmlerdeki daracık daracık sokaklar, italyan sokakları yani bildiğimiz. Pek bir hoşumuza gitti. Bir iki kilise vardı biz bir tanesine girdik. Etrafta bir suru tiyatro vardı onlara bakındık. Biraz meyve aldık ve tren garına gerisin geri yurumeye başladık. 2 saatimiz hemencecik bitiverdi yani.
İlk tren yolculuğumzda bize bilet veren kadını çok kınıyorum. Gitmiş bizi ayrı koltuklara oturtmuş muratla. İlk başta karşısındaki boşkoltuğa atladım ama sahibi gelince yerime geçmek zorunda kaldım. İtalyanlarda biraz agreseflik var tabi. Burdan anlamak gerekiyordu aslında ama bu çirkin huylarını asıl öğrendiğimiz talihsiz bir hikayeyi birazdan anlatacağım.
Neyse efendim az gittik uz gittik dere tepe duz gittik Roma'ya indiik. Roma'ya inince ben çok heyecanlanmıştım oley be falan diye ama Muratla etrafa bakıyoruz böyle her yer karman çormaan kalaba bi şaşırdık.
Burada daha trenle yolculuğumuzun ilk durağında henuz cahil ve toy olduğumuz için gideceğimiz yerlere haritadan bakmayı ve screenshot almayı henuz bilmiyorduk. O yuzden trenden inince bayağı bir sure internet arayışına geçtik. Neyse bir yer bulduuk oturduk hostelin yerini işaretledik geri donuyoruz. Bir baktık ki Muratın cuzdanı kayıp. Arıyoruz arıyoruz yok. Sonra hiç olmayacak bir yerden çıktı tabii ki ama o sırada kaç tane ufak kalp krizi atlattık bilmiyoruz.
Bu arada bir dipnot hostelimize rezervasyon yaptırdığımız tarihten bir gece sonra gidebildik çunku Atina'dan oraya kadar 24 saate yakın bir surede gideceğimizi tahmin etmiyorduk. Bu bilgiyi neden verdiğimi birazdan anlatacağım.
Hosteli ararken bi baktık gettoya gelmişiz bi tırstık dedik nerdeyiz. Bir de ustune yanımıza bir araba yanaştı ben polisim diyerek bizi arabaya davet ediyor polis rozeti çakması bir şeyi göstermeye çalışıyor. Dedik napıyon acaba sonra koşarak kaçtık. Hosteli bulduk gittik yerleştik hostelin sahibi olan kadın ortada yok başkası var o da normal bir insan harita verdi yardımcı oldu sabah da kadınla konuşursunuz gelince dedi. Neyse sabah uyandık sahibi olan kadın geldi elimizde kahvemiz daha yeni uyanmışız geçti karşımıza başladı geç geldiniz geç geleceğinizi haber vermediniz falan da filan ben dedim hop noluyor orada bir kızdıım musteriye böyle mi davranılır diye sonra muratla oradan gitmeye karar verdik. Toplandık yeni çok guzel bir hostel bulduk yerleştik. Bu arada iki tane de turkle tanıştık yeni hostelde. Zaten oburunde turk yoktu bir gariplik olduğu ordan belli.
Bu kaldığımız hostelin yeri diğerine göre çok daha iyiydi. Normal yaşam alanı.
Birinci gun ilk olarak Collesium'u görmeye gittik. Metrodan bir indik önumuze çat diye çıktı. Ben çok daha buyuk bir yer bekliyordum açıkcası ama gözume biraz kuccuk geldi. Çoğu kişi dışından bakıp gidiyormuş, biz de içine girince biraz hayalkırıklığına uğradık. Buyuk bir kısmı inşaat olduğu için. Kolezyumda bu resimde açık görunen kısımda insanlarla dovuşturulen tutsak hayvanları(ayı,aslan vs.) ve savaşlardan getirdikleri esirleri tutuyorlarmış.
Alt katındaki bahçelere girmek için aylar önceden bilet alınması gerekiyordu o bayağı uzucu konu. (şu an tam kedim oturdu geldi çok komiğiz)
Neyse konumuza geri dönelim. Collesium'dan çıktıktan sonra tam karşısında kalan Roma Forumuna girdik. Burada modern sanat eserleri sergileniyordu aynı zamanda. Böyle tarihi bir yeri şimdiki zamana ve modern sanata uyarlamaları çok hoşumuza gitti. Fakat bir yerden sonra bozmuşlardı onu pek yakıştıramadık.
Daha sonra Roma Forumundan çıkıp kıyı kıyı Trevi Çeşmesi'ne gitmeyi planlamıştık. Neyse sakin sakin yuruyoruz etrafa falan bakınıyoruz. Çat karşımıza Vittora Emanuele Abidesi çıktı. Biz biraz şok geçirdik çunku yol ustunde o kadar buyuk bir yapı beklemiyorduk. Böyle duşunun kafanızı çeviriyorsunuz 6374 katınız bir bina. Roma'da en beğendiğimiz yerlerden biri burasıydı.
Şoku atlattıktan sonra az gittik uz gittik falan filan bir tek turk olarak bizlerin aşk çeşmesi dediği trevi çeşmesine ulaştıık. Ama boşuna aşk çeşmesi demiyorlarmış biz oradayken bir evlilik teklifine de şahit olduk. Yaklaşık bi bin kişinin içinde kutladılar evlilik teklifini. Bu arada filmlerde görduğum kadarıyla ben kocaman bir çeşme beklemiştim fakat aslında binaların arasında minnacık bir çeşmeydi. Fakat çok çok guzeldi. Orada bir de su çeşmesi vardı buz gibiydi suyu çok beğendik. Akşam yemeğimizi de yakındaki bir yerden sandviç ve biramızı alarak çeşmenin orada yedik çok guzel vakit geçirdik.
Sonracıma butun akşamımızı trevi ve kolezyum arasında dolanarak geçirdik. Akşam hostelde yandık piştik ama oda arkadaşımız olan avustralyalı insanlar bunu okuyorsa hiç okumasınlar çok kızgınız vantilatoru kendilerine doğru çevirip sabitlemişler çunku gece.
İkinci gun fişek hızıyla Vatikan'a doğru yola çıktık. Vatikan görduğumuz en değişik yerlerden biriydi bu konuda hemfikiriz. Roma'da guzel guzel dolanırken bir kapıdan geçiyorsunuz sonra Vatikan sınırlarına girmiş bulunuyorsunuz. Kapıdan ilk geçişte zaten meşhur Basilika var. Önunde kocaman meydanımsı bir boşluk var. Basilika'ya giriş bedava. Milano'da ve bir kaç yerde daha ibadet yerlerine ucretli girişler ve burası onlardan katkatkat daha guzel zaten bence ibadet yerlerine ucret alınması cok buyuk bir ayıo. Neyse efenim Basilika'nın içine girdik ağzımız açık etrafa bakınıyoruz. Ben zaten surekli Murat MURAT ŞURAYA BAKSANA ŞURAYA şeklindeyim. Gezinin bu noktasında ben sonunda "kilise görmek istiyorum guzel bir kilise" lafımı bir daha etmemek uzere tarihe gomuyorum.
Bizim gittiğimiz tarihte Vatikan muzesi kapalıydı ancak açık olsa da muhtemelen girmezdik. Çunku Atina'da muze gezme isteğimizi giderdik çokça bir de Basilika'nın içinden girilen ufak bir muze vardı orayı ziyaret ettik papaların eşyalarını gösteriyorlardı. Çok da gerekli bir yer olduğunu söyleyemeyeceğim ilginiz yoksa papalık tarihine karşı.
Yassı kilise |
Oradan çıktıktan sonra Vatikan'ın içerisindeki derenin kenarından yuruye yuruye etrafa bakındık bir kale vardı ismini unutmuştum şu an googledan baktım ve "Kutsal Melek Kalesi" dedi. Bence böyle bir adı yoktur... neyse o kaleye girmeye yeltendik önundeki sıranın haddi hesabı yok biz de gezinmeye devam ettik. Ufak ufak değişik binalar görduk bir tane yassı bir kilise görduk ufak. Ama gerçekten yassı iki boyutlu gibi. Navona meydanı diye bir yere vardık. Burası da ufacık şeker bir meydandı. Roma'da en çok ilgimi çeken denizadamlarıyla ilgili bir suru heykelin olmasıydı çeşmelerde ve sokaklarda. Bunun sebebi nedir acaba bir araştıracağım.
Size şimdi Roma'da yaşadığım en buyuk challenge'dan bahsedeyim. Ben diz kapağımı nasıl becerdiysem kaydırmışım bu yuzden dizlikte yuruyordum. Biz guzel guzel yururken önumuze Pincio tepesi/ parkı çıkıverdi birden. e biz de doğal olarak tırmanmaya karar verdik ama çıkçık bitmiyor. Sonunda tepeye ulaştık ve acayip guzel bir manzarayla karşılaştık. O kadar yuruduğume de değdi bence. Fakat italyanların en buyuk sorununu anlatayım guzelim parkta butun yerli italyanlar pokemon go oynamaya gelmiş. Oradan indikten sonra Da Vinci'nin hayata geçirmeyi planladığı çizimlerinin maket versiyonları olan bir muzeye girdik. Orada basit makinalardan modern arabanın ilk çizimlerine kadar değişik alanlarda yapılmış maketleri vardı. Aslında yararlı oldu diyebileceğim bir yer hoşumuza gitti.
Oradan çıktıktan sonraa Trevi çeşmesinin olduğu yere geri dönduk ve yakınlarındaki çok sevimli bir restoranda yemek yedik. Ben Capricciosa Pizza yedim Murat ise lazanya yedi. Benim yediğim pizzada yumurta ve enginar vardı beklediğim şey kırılmış yumurtaydı ama öğrendim ki yumurtayı haşlayıp pizzanın ustune koyuyorlarmış o biraz değişik gelmişti ama tadı gerçekten guzeldi. Guzel guzel yemeğimizi yedikten sonra pıtı pıtı hostelimize dönduuk ve bir sonraki gun yapacağımız Floransa yolculuğumuzu planladık.
Konaklama: Kaldığımız yerlerden bahsedeyim İlk kaldığımız ve sorun yaşadığımız,sahibinin inanılmaz kaba olduğu yer Sunshine Hostel'di bir kalmadığımız geceyi ödemek zorunda kaldık pis ve guvenli olmayan bir mahalledeydi. Kesinlikle gitmemenizi öneriyorum. Dğer kaldığımız yerin adı Youth Station Hostel idi. Orası temizdi ve yeri de fena sayılmazdı. Kalan insanların çoğu sırt çantasıyla seyahaet eden ve eğlenceli insanlardı. Bizim oradakilerle takılma fırsatımız pek olmadı ama sıcak bir yer.
Yemek: İlk gun Trevi çeşmesinde yediğimiz sandviçe kişi başı 7 euro gibi bir şey ödemiştik oralarda elde alıp yenilecek yerler de vardı trevi çeşmesi yakınındaki restoranlar 10euro ve uzeri fiyatlardaydı.İkinci gun pizza ve lazanya yediğimiz restoranda ev yapımı şarap vardı bir çok restoranda ev yapımı şarap oluyormuş denemenizi tavsiye ederim. Bir kadehi 2.5 Euro oluyor.
İçki: Şaraplar İtalya'da çok ucuzdu marketlerde de restoranlarda da 2.5-4 euro arası.
Ulaşım: Biz çoğu yere yurumeyi tercih ettik aslında en guzeli bu şekilde gezmek ve etrafı keşfetmek. Ancak hostelle gezdiğimiz yerler birbirine çok uzak olduğu için bu arada metro kullandık. Metro için de bir gunluk bilet 4.5 Euro oluyor.
Bir Sonraki Durak Floransa!
0 yorum